12 Ocak 2012 Perşembe

Bıkmadan usanmadan Bozcaada

Bozcaada'ya her sene en az 1 kere ugrarim. Hatta her yaz bunun hayaliyle yaşarım;)
Sanki orada zaman durur, bir düş olur, rüzgarla savrulur.

Adahan pansiyonda kalirir, erkenden kalkılır, tazecik koy ekmegi zeytinyağa batırılır, lezzetli domatesi mis gibi koklanir, hatta pansiyoncu teyzenin elinden zorla yumurta bile yenir;)
Odaya çıkılır, deniz çantası alınır, klima açılır, ve sessizce kimse anlamasın diye kaçılırki, teyze açık bıraktık diye kizmasin;)
Deniz aciktirir ya, onceden markete ugranir, vapur bozulduğu icin gazetenin gelmediği öğrenilir saat de 11:00'dir.
Biskivuler, abur cuburlar çantaya doldurulur, akvaryum koyunun yolu tutulur. Bizde yazlikci zihniyeti vardır, her yazın Akçay'da geçmesi nedeniyle, konfor aranmaz, güzel deniz aranır.
Deniz'in güzeli de Akvaryum koyundadir. Etrafında tesis yoktur ama müdavimleri tıka basa doldurur. Ayrıca Ayazmadan da daha az soguktur suyu.

Ayazmaya, mitosa, habbeleye, Tuzla'ya gidilir ama Akvaryum bir başkadır, berrakligi huzur verir insana, yüzersin baliklarla.
Deniz donusu yel değirmenlerine kesin ugranir, önlerinde fotograflar çekilir.

Aksam yemeği balik olur, pide olur, bazen mideye tava olur. Her biri ayrı guzeldir Bozcaada da.

Cafelerde şarap içilir, limanda çay bahçesinde dondurma yenir, gazoz içilir, denize karşı çekirdek yenir, sokaktaki kara köpek sevilir.

Sokaklar aralarinda kaybolunur, kalesi gezilir, bol bol bu harika evlerin fotografı cekilir. Donus yoluyla bir hüzün çeker insana, hediyelik eşyalar, domates reçeli, şarap, bir kasa üzüm ve damla sakızı kurabiye alınır, geceden feribot sırasına girilir, tekrar gelebilmek icin hayaller kurulur, tekrar dönme umudu ve adanın kendine has huzuru birlesir, dalgalara karışır...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder