22 Haziran 2012 Cuma

Kapadokya, Hayaller Diyarı 1








Bir tatil daha gelip çatmıştı, güzel bir arkadaş grubuyla, keyifli bir yolculuğa çıktık. Oralara kadar gitmişken tuz gölünü görmemek olmazdı, bu yüzden Tuz gölü yolunu kullandık. Gerçekten değişik bir oluşum Tuz Gölü... Haberlerde gördüğüm kadarıyla çıplak ayakla üzerinde yürümek yeni bir eventmiş. Giden herkes gölün üzerinde yürüyormuş çıplak ayak, biz yürümedik:) Arabadan inip manzaranın keyfine vardık.


Daha sonra Aksaraydan geçerek rotamızı Ihlara Vadisine çevirdik. Anadolunun ortasında bu kadar güzel bir kanyon olması şaşırtıcı ve mükemmel. Dünyadaki 2. büyük kanyon olduğunu orada öğrendik. Merdivenle aşağıya kadar inilerek manzaranın tadını çıkarabilir, oyukların arasında yapılan kliseleri ziyaret edebilirsiniz.
Çoğunda kabartmalar ve isa fotografları gözle seçilebiliyor.











Daha sonra kendimizi Uçhisar da bulduk, karnımız çok fazla acıktığı için yöre halkının önerilerini dikkate alarak Balkon Restorana gittik, iyiki de dinlemişsiz, gerçekten yemeklerinden hatta testi kebabından çok memnun kaldık, manzarası da muazzamdı. Kesinlikle tavsiye ediyorum.






Şimdi sıra otelimize gitmeye geldi, otelimiz, Flintstones cave, Göremenin içinde gayet merkezi, kayaların içinde konumlanmış  bir otel. Odalar temiz ve güzel. Konaklama da lüks aramayan ama temiz güzel bir yer arayanlar için ideal.



Gezmeye geldiğimizde ise her yer zaten büyüleyici, turla gitmek istemeyenler için internetten tur planlarını indirip gidebilirsiniz, böylece hem istediğiniz yerde istediğiniz kadar kalmış olursunuz hem de her yeri gezersiniz. Tabi bu arada otel görevlilerine de sormayın unutmayın. O kadar içtenler ki eminim yardımcı olacaklardır. Kapadokyada bütün halk o kadar içten ki, biz de o kadar çok kazıklanmaya alışmışız ki, bu da rüya gibi geliyor bize. Mesela Avanosda, Kızılırmak kenarında 2 gözleme istediğinizde fazla gelir diyebilecek kadar mütevaziler. İnsanın oraya taşınası geliyor...

Bizim gezimiz Göreme açık hava müzesiyle başladı. Gerçekten gidilmesi gereken bir yer. Öncelikle sabah erken giderseniz kalabalık turlara takılmamış olursunuz. Bu arada Kapadokyaya gitmeden sakın müze kart almayı unutmayın:)
Göreme Açık Hava Müzesinden Manzaralar;






Daha sonraki durağımız Çavuşin kalesi, yöre halkında hediyelik eşya satan bayanın önerisiyle sol taraftan tırmanmaya başladık, çok da iyi oldu kesinlikle soldan arkadan tırmanmaya başlayın, turların götürdüğü yerden de inmiş olursunuz böylece.
Çavuşininden görüntüler;






Buradan da Avanosa doğru yola çıktık. Bu arada eğer Kapadokyada dinleneceğinizi düşünüyorsanız yanılıyorsunuz, bol tırmanmalı, yürüyüşlü, sürünmeli bir tatil sizi bekliyor.

Avanosu ve içinden Kızılırmak geçtiğinin farkında bile değildim, çok güzel bir manzaraymış, peri bacaları dışında bir doğa arıyorsanız uğramalısınız. Bizim önceliğimiz Seramik atolyesi oldu. İsmini unutmanın üzüntüsünü yaşıyorum, ama hatırlayınca buraya ekleyeceğim. Hiç bir karşılık olmadan bize atolyeyi gezdirdiler, çamurdan topraktan nasıl harikalar yarattıklarını anlattılar, ve deneme şansını verdiler.
Gerçekten mükemmel bir deneyimdi, küçücük bir menekşe saksısı yapmanın sizi ne  kadar mutlu edebileceğine inanamazsınız. Kesinlike devam etmek istediğim bir hobi, imkanım olduğu ilk an seramik kursunda çamurlara bulanacağım:))

Şimdi Sanat atölyesinden kareler;













Tüm yapılan el emeği işlere hayranlıkla bakarak hediyelik eşya alışverişimizi tamamlamış olduk. Artık karnımız yavaş yavaş acıkmaya başlamıştı ve kedimizi gözlemelere hazırlamıştık bile, hem de Kızılırmağın kıyısında.





 Yazının 2. bölümü çok yakında, Zelve, Paşabağ, Uçhisar ve tabiki balon görüntüleriyle devam edeceğim...







15 Nisan 2012 Pazar

Cundada Beşinci Mevsim...




Cunda, her sene uğradığım, zaman geçirmeye doyamadığım bir ada... Her mevsimi ayrı güzel, adeta 5. bir mevsim gibi her daim. 1 yaşından beri her yazımı Akçayda geçirmemin ve bir Akçay yazlıkçısı olmanın verdiği avantajla her mevsimini gördüğüm yer.

Egenin yeri her zaman ayrıdır benim için özellikle Akçay çevresinin. Altınoluk, Ayvalık, Ören, Burhaniye, Assos, Küçükkuyu,Gömeç, Artur, Kızılkeçili, Hasanboğuldu, Pınarbaşı...




Ama Cundanın yeri başkadır;
Sokakların içinde kaybolabilir, güzel evlerin, kedilerin ve köpeklerin, güzel çiçeklerin tadına varabilirsiniz.
Damla sakızlı Türk Kahvenizi Taş Kahve de içip, damla sakızlı dondurmanızı eğer daha tatlı birşey arasanız lokmanızı taze taze yiyebilirsiniz.
Balık yemeye doyabilir, kalamar karidesle geçiştirebilir yada ekmek arası Papalina yiyebilirsiniz.
Papalina ilk bakışta hamsiye benzeyen lezzetli bir balık, küçük balık severler her daim tadına bakabilir.









Ayvalığa kadar gitmişken Şeytan sofrasına uğramamak olmaz tabi. Manzara muazzam, Ayvalık, Ege Middilli ayaklar altında...Efsaneye göre Şeytanın ayak izi bu tepede yer alıyor, diğer bir ayak izi ise Midillide.
Şeytanın ayak izinin olduğu alana para atılıyor, dilekler dileniyor, ağaçlara bezler bağlanıyor...







Deniz konusuna gelince, bütün Kuzey ege de olduğu gibi pırıl pırıl soğuk bir deniz sizi karşılıyor...
Tatilin yaklaştığı şu günlerde sevdiğinizle birlikte sakin bir kaçamak için birebir...